Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın, 2019 yılını enflasyonla mücadele yılı ilan ettiklerini belirterek, “2019’da enflasyonla daha etkin bir şekilde mücadele sadece hükümetin değil sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyasının da birlikte gayreti ile gerçekleşecektir. Ocak ayında gıda fiyatlarındaki spekülatif artışlar bu durumun ne denli önemli olduğunu, bu mücadelenin topyekun olmasının gerekliliğini açık olarak ortaya koymuştur” dedi.
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) tarafından ilki İzmir Swiss Otel Büyük Efes’te düzenlenen ‘Aylık Ekonomi Değerlendirme Toplantısı’na önceki dönem Ekonomi Bakanı ve AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekci, AK Parti İzmir Milletvekili Kerem Ali Sürekli, ASKON Genel Başkan Vekilleri Muhammet Ali Öz, Bekir Aydın, ASKON Genel Başkan Yardımcıları Gökhan Yavuzer, Ercan Vergili, İzmir Şube Başkanı Şerafettin Gücü, Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Sefer Şener ve iş insanları katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın, her ay bir şubelerinde ASKON aylık ekonomi raporunu aktaracaklarını ifade ederek, 2018 ve 2019 yılı ekonomik görünüm ışığında ekonomik raporunu paylaştı.
2018 dünya ekonomisinin daralma dönemi”
2018 yılının küresel görünüm anlamında dünya ekonomisinin daralma dönemi olduğuna işaret eden ASKON Başkanı Aydın, “Bir yandan ticaret savaşları, bir yandan jeopolitik gerginlikler tedirginliği ve ülkelerin içe kapanmasını beraberinde getirmiştir. Bu gerginlikler ülke ekonomilerinin büyüme perspektiflerini yeniden revize etmelerine yol açmıştır. Bu bağlamda Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşlar, dünya ekonomisiyle ilgili beklentilerini sürekli yenilemek zorunda kalmışlardır. Dünya Bankası ‘Küresel Ekonomik Görünüm’ raporunda 2018 yılı için bu beklentileri yüzde 2,9 çekmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla 2019 yılında küresel çaplı küçülme devam edecektir. 2019’da uluslararası ticaret aktivitesinin yavaşlaması ön görülmektedir. Özellikle bazı büyük gelişen ekonomilerin dikkate değer piyasa baskısı ile karşı karşıya kalacağı ve gelişmiş ekonomilerin 2018’de ancak yüzde 2,2, 2019’da ise yüzde 2 seviyesinde büyüme kaydedeceği aşikârdır. Aynı durum Euro Bölgesi için de geçerlidir. Euro Bölgesi’nin önümüzdeki dönemde küçülecek olması Türkiye dış ticaret yapısının çeşitlendirilmesinin ne denli önemli olduğunu da ortaya koymaktadır. Türkiye Avrupa’ya ihracatını arttırmaya devam etmeli, ancak Afrika, Asya, Uzak Doğu ve Latin Amerika bölgelerinde hızlı bir şekilde ticaretini geliştirmeyi başarmalıdır” diye konuştu.
ABD’nin 2019 ve 2020 beklentilerinin de aşağı yönlü olduğunu dile getiren Aydın, aynı şekilde Çin ekonomisinin de 2019’da az da olsa düşük düzeyli büyüyeceğinin anlaşıldığını söyledi. Son dönemde özellikle imalat sanayi için açıklanan verilerin Çin ekonomisindeki yavaşlamayı gösterdiğini ifade eden Aydın, “Aralık 2018’da Çin ihracatı bir önceki yıla göre aylık yüzde 4,4 gerilerken, ithalatı da yüzde 7,6 gerilemiştir. Öte yandan Avrupa Komisyonu’nun açıklamasına göre ise, Euro Bölgesi’nin büyüme tahmini 1,9 dan 1,3’e çekilmiştir. Daralma Euro Bölgesi’nde daha da göze çarpmaktadır. Türkiye’de de 2019 için büyüme tahmini 2,3’e çekilmiştir. 2018’de dünyanın en büyük ekonomileri arasında (GDP nominal) Türkiye 17. sıradadır. Gayrı safi yurtiçi hasıla (GSYİH) satın alma gücü paritesine göre ise 2018 yılında dünyanın 13. büyük ekonomisi olmuştur. Avrupa’nın ise 5. büyük ekonomisi olmuştur. 2018 içerisinde kişi başına gelirin ise 10.600 dolar civarında çıkması beklenmektedir” ifadelerini kullandı.
“Türkiye yabancı sermaye için cazibe merkezi olmaya başlamıştır”
Türkiye’nin yeniden yabancı sermaye için cazibe merkezi olmaya başladığını kaydeden Aydın, “2018 yılı içerisindeki büyük sıkıntılara rağmen Türkiye’ye 12 milyar dolara yakın doğrudan yabancı sermaye girişi olmuştur. Burada bahsedilen sıcak para değil, doğrudan yatırımdır. Yani ülkemize gelen başta sanayi yatırımları olmak üzere, iş dünyasına yapılan doğrudan yatırımlardır. Bu rakam şunu ifade etmektedir; Türkiye tekrardan yabancı sermaye için cazibe merkezi olmaya başlamıştır” dedi.
“2019 yılını enflasyonla mücadele yılı ilan ettik”
2019 yılını enflasyonla mücadele yılı ilan ettiklerini ifade eden Aydın, “2019’da enflasyonla daha etkin bir şekilde mücadele sadece hükümetin değil sivil toplum kuruluşlarının ve iş dünyasının da birlikte gayreti ile gerçekleşecektir. Ocak ayında gıda fiyatlarındaki spekülatif artışlar bu durumun ne denli önemli olduğunu, bu mücadelenin topyekun olmasının gerekliliğini açık olarak ortaya koymuştur. Tüm üyelerimizle topyekûn bir şekilde enflasyonla mücadeleye devam edeceğiz. Yeni ekonomi programında da ön görüldüğü gibi 2019’da enflasyonun yüzde 15 seviyelerine kadar gerileyeceğine olan inancımız tamdır. Türkiye ve biz iş insanları, daha önce de olduğu gibi bunu yapacak irade ve güce sahibiz” dedi.
“Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırıldı”
2018 yılında Türkiye’nin dış borçlanma maliyetinin gerek dolar gerekse de euro cinsinden arttığını dile getiren Aydın, şunları söyledi:
“Şüphesiz kredi derecelendirme kuruluşlarının da bu durumu etkilediği anlaşılmaktadır. 2018’de dolar cinsinden borçlanmanın Türkiye’ye maliyeti yüzde 6,3, euro cinsinden borçlanmanın maliyeti ise yüzde 5,3 olmuştur. Faizlerdeki düşüş ve reel sektörün önünün açılması ile birlikte eğer yapısal reform da hızlandırılırsa, 2019’da bu borçlanma maliyetlerini azaltmak mümkün olacaktır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri, 1 Şubat itibariyle bir önceki haftaya göre 4 milyar 293 milyon dolar artarak 97 milyar 626 milyon dolara yükselmiştir. Bu artışın büyük kısmını brüt döviz rezervleri oluşturmuştur. Buna göre TCMB brüt döviz rezervleri 3 milyar 588 milyon dolar artarak 73 milyar 471 milyon dolardan 77 milyar 59 milyon dolara yükselmiştir. Söz konusu dönemde altın rezervleri ise 705 milyon dolar artışla 19 milyar 862 milyon dolardan 20 milyar 567 milyon dolara yükselmiştir. Böylece TCMB’nin toplam rezervleri son 25 ayın en yüksek haftalık artışını yaşamıştır. Bu durumun önümüzdeki dönemlerde de istikrarlı bir şekilde davam edeceğini beklemekteyiz. Öte yandan Türkiye’de Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırılmış ve 168 milyar 23 milyon dolara ulaşılmıştır. İthalat ise 223 milyar 39 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 75,33 olmuştur. 2018 yılında ihracatın yüzde 93,9’unu imalat sanayinde gerçekleştirilmiştir.”
İzmir’in ihracat ve ithalat rakamları
İzmir’in 2002 yılında 2 milyar 777 milyon dolar ihracata sahipken bu rakamın 2018 yılında 10 milyar 237 milyon dolara yükseldiğini belirten Aydın, 2019’un ilk ayında ise İzmir’in ihracatının 782 milyon 780 bin dolar olarak gerçekleştiğini, İzmir’in en fazla ihracat yapan iller arasında dördüncü sırada yer aldığını söyledi.
İzmir’in 2018 yılı ihracat ve ithalat rakamlarına bakıldığında yaklaşık 1 milyar 120 milyon dolar dış ticaret fazlası vermesinin çok büyük bir değeri ifade ettiğini kaydeden Aydın, “İzmir’in ihracatında imalat sanayi ürünleri yaklaşık 9 milyar 34 milyon dolar ile yüzde 88’lik bir orana sahip olduğu görülmektedir. İmalat sanayi ürünlerini 839 milyon 395 bin dolar ile tarım ve ormancılık ürünleri ve 156 milyon 965 bin dolar ile madencilik ve taş ocakçılığı izlemektedir. İzmir’in ihracatındaki ilk iki sıra ithalatında da değişmemektedir. İzmir’in ithalatında imalat sanayi yaklaşık 7 milyar 426 milyon 185 bin dolar ile yüzde 81’lik paya sahiptir. İmalat sanayini 794 milyon 148 bin dolar ile tarım ve ormancılık ve 701 milyon 211 bin dolar ile toptan ve perakende ticaret takip etmektedir. 2018 yılında İzmir ihracatında ilk 3 ürün grubu sırasıyla şöyle gerçekleşmiştir; birinci sırada yüzde 12,7 ile gıda ürünleri ve içecek, 1.3 milyar dolarlık ihracat. İkinci sırada yüzde 11,7 ile giyim eşyası, 1,2 milyar dolarlık ihracat. Üçüncü sırada yüzde 9,6 ile Başka yerlerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizat, 983 milyon dolarlık ihracat İzmir ilimizde gerçekleştirilmiştir. İzmir İthalatında ise ilk sırayı 1, 7 milyar dolar ve yüzde 19,4 ile kimyasal maddeler, ikinci sırayı 987 milyon dolar ve yüzde 10,8 ile kok kömürü, rafine petrol ürünleri ve nükleer yakıtlar, üçüncü sırayı 827 milyon dolar ve yüzde 9,1 ile başka yerde sınıflandırılmamış makine ve teçhizat oluşturmuştur” dedi.
İş insanları olarak hedeflerinin günümüz küresel piyasalarında rekabet edebilen, katma değeri yüksek, teknolojisi yüksek, dijitalleşmesi yüksek ürünlere odaklanan girişimcileri ile dünyanın ilk on ekonomisi içerisinde yer almak olduğunu ifade ederek, bu yönde ilerlediklerini sözlerine ekledi.
Eski Ekonomi Bakanı ve AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Nihat Zeybekci ise ASKON’un aylık ekonomi değerlendirme toplantılarının devamında başarılı ve faydalı olduğunu kaydederek, genel ekonomi ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Zeybekci: “Türk ekonomisi bütün stres testlerini geçti”
Türk ekonomisinin gezi olayları, 17-25 Aralık, hendek, çukur terörü, 15 Temmuz gibi birçok badireden geçtiğine dikkat çeken Zeybekci, “Türkiye her türlü provokasyonu, spekülasyonu ve saldırıya rağmen ekonomik anlamda ne kadar güçlü olduğunu bütün stres testlerini geçerek ispat etti. Türk ekonomisi derinlik kazandı. 2001’deki Türkiye ihracatı 35 milyar dolar seviyesindeydi, bugün hizmet ile beraber 220 milyar dolar seviyesindedir. Türkiye olarak, Türkiye ekonomisi artık sığ bir denizde değiliz, artık okyanus haline gelmiş. Son 15 yılda reel sektör derinliğine kavuşmuş bir Türkiye ekonomisinden bahsediyoruz. Hep söylerim; ‘Devletin malı olmaz, devletin parası olmaz, binası olmaz, arabası, memuru olmaz. Her şey millete aittir.’ Devletin ekonomik derinliğinin kamu ağrılığının çok olması, ekonomik olarak esnekliğin kaybedilmesine, dirençliliğimizin düşük olmasına sebep olur. Ama reel sektör elindeki ekonomik gücümüzle insanlar kendi malını, ekonomisini, ticaretini sonuna kadar savunur. Bizim stres testlerindeki en önemli dirençlerimiz esnafıyla, KOBİ’leriyle reel sektörün getirdiği dirençlerdir. Bu testler ve dirençlerden geçti Türkiye” dedi.
“2019 büyümesinin tahminlerimin üzerinde geleceğini öngörüyorum”
Zeybekci, seçim sonrasında ekonominin daha da kötüye gideceği söylemlerine de işaret ederek, “31 Mart seçimleriyle ilgili aynı mihraklar, aynı ağızlardan ‘31 Mart’tan sonra ne olacakmış’ muhabbet bu. Ekonomi, siyasetin, toplum biliminin kurallarına göre eğer birazcık bilgin varsa, her ne kadar ne dersen de seçim sırasında bazı bütçe disiplinlerinden, istediğin kadar büyük etkinliği sağlayamazsın, dileğin kadar kuralları uygulayamazsın. Hükümetimizin mali, para politikaları anlamında tebrik ediyorum. Şu anda sıkılık ve sağlamlıkla duruyorlar ve çok da başarılılar. Bu başarı artacak ve kamu borçlanma ihtiyacı düşecek. Diğer taraftan da bütçe gelirleri tarafında artı yönde gelişme olacak. Böyle bir durumda spekülatif amaçlı kullanılan döviz rahatlar, faiz rahatlar, tarım da çok önemli bir afet olmaz ise toplam tarımsal üretimde önemli bir artışı göreceğiz. Bu artış ithalatımızla ilgili talebi düşürecek. Bu düşüklük dövize olan talepte düşmeye sebep olacak. Enflasyonda faizlerde düşecek. Rahatlamayı Nisan’dan sonra Haziran, Temmuz gibi göreceğiz. Eylül’de hareketlenme ile ilgili çok net sonuçlar göreceğiz. Onun için 2019 büyümesini, tahminlerimin 1 puan daha üzerinde geleceğini, beklentilerden daha iyi olacağını öngörüyorum” diye konuştu.